24 Mayıs 2009 Pazar

melankoliler.............

Hiç espiritüel değilimdir, espiri yapamam. Hazır cevap değilimdir, bana lap konduğunda lafı şap diye yapıştıramam. Acı çekmeye bayılırım. Başım ağrıdan çatlasa da ayağa kalkıp ağrı kesici bulmanın derdinden, çekirim paşa paşa ağrımı geberene kadar. Sosyal değilimdir, a.sosyallerdenim. Sosyal olma isteği içerisinde fakat zaman bulamama derdinde. Bazen a.normal, bazen a.bsürd... Gülünce 30 + 2 vampir dişimi görebilirsiniz, buna çürüklerde dahil. Ruh bunalımları, melankoliler, isyan, tembellik, çok zor beğenme, farklı olma isteği, aşık olma isteği, ama erkekleri iğrenç, korkunç, vefasız, duygusuz ya da o kelimeyi bulamama.. Sevse de karşısındakine hiç belli edememe, o kişide bi kıvılcım olsa bile hareketleriyle bunu söndürme...

16 Mayıs 2009 Cumartesi

==Kısa Bir Hikaye==

Image and video hosting by TinyPic

Sonbaharın derin yalnızlığında derin bir ormanda başlıyor hikayemiz. Kahramanımız sonbahar yaprakları gibi, oradan oraya savrulan genç bir kız. Kimileri sonbaharın hüzün ayı olduğuna inanır, kimileri huzur, kimleri ise sonbahar yapraklarını çiğneyerek yoluna devam eder o'nu umursamadan, bizim kahramanımız gibi. Aslında yazarınız bunu neşeli bir hikaye yapmak niyetinde. Ama sanırım kalem onunla aynı fikirde değil. Fikir çatışmalarına tanık olabilirsiniz aldırmayın. :) Gelelim sonbaharın yapraklarını çiğneyen genç kızımıza. Hikaye başlıyor. Sıkı durun! O, o sadece bir varlıktı kimilerine göre. Yer , içer ve yaşardı bir amacı olmadan. Ama, birileri o "kimileri" gibi düşünmüyordu. Her varlığın bir amacı vardı. Farkında olmasa da o amaca hizmet ediyordu... diye süre gelen kitabın sayfasını kapadı lale ve yüzünde kocaman bir gülümsemeyle trendeki insanları incelemeye başladı. Gülmek o'na yakışıyordu. Hemde çook. Trende herkes ayrı bir dünyada diyebilmek isterdi, ama öyle değildi. Herkes birbirini inceliyordu.:) Karşısında onu inceleyen yaşlı teyzeyi o zaman farketti. Kimbilir o'nun hakkında ne düşünüyordu. Merak etti. Tabii o'na baktığını görünce gözlerini kaçırdı, saçlarına aklar düşmüş teyze. İnsanların ne düşündükleri bu kadar önemli mi ki? diye düşündü lale."Teyze benim hakkımda ne düşünüyorsun?" diye sorsam, "ayol ne diyorsunn ne bileyim ben" ile cahilce bir cevap mı verecek?... yoksa, hadi bi kıyak geçeyim garip saçlı, toplum kurallarına uyumsuz giyen şu kıza da gerçekleri söyleyeyim. "Ayol bu ne hal kızım darılma ama olmamış, senin gibiler yüzünden diğer gençlerimizin ahlağı bozuluyor... Bla bla bla... Türkçesi dır dır dır dır... Yok vaz geçti lale sormaktan, alabileceği cevap seçeneklerinin en kötülerini tercih ettiği için.:)
Trenden indi ve hikayemizin başladığı yere, ormana doğru yürümeye başladı. Düşüne düşüne, şarkı söyleyerek. Kırmızı başlıklı kızın hikayesini anımsayarak, bayağı derinlere gitti ormanın hiç farketmeden. Ama oda ne? Karşısına kurt çıktı. Yok yok o bildiğiniz kurtlardan değil! Hani şu kırmızı başlıklı kızdaki kötü kalplı kurt! Hayhayyyyy diye kendi kendine gülerek ormanda bir kütüğün üstüne oturdu kırmızı başlıklı kız ayy pardon lale. Nokta. Yazarınız bu berbat içerik yoksunu hikayeye devam etmeyi reddediyor. Başka bir hikayede buluşmak dileğiyle...

sevgilerle leyla

15 Mayıs 2009 Cuma

Image and video hosting by TinyPic

Suskun kalmak bazen daha iyidir konuşmaktan, anlatmak istediklerini anlatamıyorsan. İçinde barındırdığın sevgileri dışa vuramıyorsan. Anlatmak istediklerini biriktiriyorsan kendinin bir köşesinde ve o zamanı bekliyorsan. Koca bir ağrı dağı yaratmışsın da haberin yoksa. Hep erteliyorsan senden bir şeyleri, yılları suçlayarak. Zaman avuçlarının arasında narin bir tüy tanesi küçük bir rüzgarla ellerinden giden. Gerek yok üşümek için kışın gelmesi...
Senin gitmen yeter...